3 Ocak 2013 Perşembe

Zencefil kanser hastalarına önerilir mi

Zencefilin Faydaları giderek artmaktadır. Zencefil bitkisi bir çok hastalığa iyi gelmektedir. Günümüzde hızla artan ve önü alınamayan hastalıklardan bir taneside kanser hastalığıdır. Peki zencefil kanser hastalığına iyi geliyor mu diye soracak olursanız bunun cevabı henüz belli değil.

Dünyada hemen hemen bütün ülkelerde kullanılan faydalarından sıklıkla yararlanılan doğal bitki zencefilin sağlığa sağladığı yararlarda saymakla bitmez. En belirgin faydası soğuk algınlığı, grip ve öksürüğü tedavi edici olmasıdır.

Zencefilin faydaları hakkında daha fazla bilgi almak için makalenin devamını okuyunuz.


23 Ağustos 2012 Perşembe

Hamileler mide yanması olursa ne yapmalı


Mide Yanması hakkında size kısa bi bilgi vermek istiyorum.

Bu sorunla mücadele için en etkili yolu, mide etkinleştirilir. Karnına önlemek için bu konuları bilmek gerekir.

ana yemekler gün boyunca üç büyük daha bazı yemek yemek ve çoğu kez.

önlemek uygulama bir yemekten sonra hemen geri.ve yağlı yiyecekler.

Mide yanması hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın

7 Ağustos 2012 Salı

Mide kanserinden korunmak için nelere dikkat etmeliyiz

Mide kanseri hakkında daha fazla bilgi almak için Sağlık Budur adlı sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Mide kanseri, diğer kanser türlerine kıyasla, en çok görülen dördüncü türdür. Ülkemiz sınırları içinde, yılda ortalama yirmi bin kişi mide kanserine yakalanmaktadır. Erkeklerde, bağımlılık yüzünden mide kanseri riski daha fazla orandadır. Yaşlılarda ise bu oran, çok daha fazladır.

Bu hastalık, çoğunlukla dünyanın Uzakdoğu ve Kuzey Avrupa bölgelerinde görülür. Japonya, Çin, Kolombiya gibi ülkelerde, fazlasıyla mide kanseri olan hasta görebilirsiniz. Coğrafi bakımından, farklılık gösteren hava yapısı, o bölgelere tatile giden sağlıklı bir kimse için bile risklidir. Çünkü coğrafi farklılık, genetik faktörleri de aynı zamanda ortaya çıkarabilmektedir. Kaynak : Şifalı Bitkiler ve Faydaları

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Çörek otu kanser tedavisinde kullanılır mı

Batılılar çörek  otunu bilimsel olarak kendi laboratuvarlarında incelemiş ve bu bitkinin insan sağlığına faydalı birçok enzimi barındırdığı ortaya çıkmıştır. Bu gün tıp ta birçok bilim adamları tıbbi ilaç yapımında çörek  otunu kullanmaktadırlar ve çörek otunun bu engin şifa içeriğinden azami faydalanmaktadırlar.

Çörek Otunun Faydaları adlı makalemizi okuyunuz

11 Şubat 2009 Çarşamba

Kanser nedeni zevkler

İngiliz bilim adamları, sigara, alkol, güneşlenme, hatta seks gibi zevkleri, farklı Kanser türlerinin ana sebebi olarak gösterdi.

Bilim adamları, kansere yakalanmayı tetikleyen nedenin insanların "dünyevi zevklere" göre yasaması olduğunu açıkladı. İngiltere’deki Kanser Araştırma Merkezi'nin yayımladığı rapora göre, kanser vakalarının artmasının ardında yatan sebepler arasında; güneşlenme, alkol tüketimi ve sigaradan vazgeçilmemesi bası çekiyor.

Ağız kanserinin, sigara ve içki tüketimiyle bağlantılı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, özellikle böbrek kanserinin de sigara içmek ve obeziteden kaynaklandığını belirtti. Son dönemde gittikçe daha sik rastlanan bir kanser türü olan rahim kanserini tetikleyen nedenlerin basında ise, tıpkı böbrek kanseri gibi obezite geliyor.

Son 30 yılda cilt kanserinin artmasının nedeninin de tehlikeli güneş ısınları olduğuna dikkat çeken İngiliz uzmanlar, bu durumun özellikle güneşlenen herkesi etkilediğini vurguladı. Raporu hazırlayanlar ekipten Lucy Morrish de, "Tüm bu hastalıklar aslında mantıklı hareket edilirse bitirilebilir" diye konuştu.

Kadınlar arasında en sik görülen ikinci kanser türü olan rahim ağzı kanserinin en büyük nedenlerinden biri, korunmasız seksle bulasan HPV virüsü (Humsan Papillomavirüs). Dolayısıyla seks bile kansere yol açan bir "zevk" olabiliyor. Bilim adamları, kadınların mutlaka rahim ağzı kanseri, genital siğiller ve korunma yöntemleri konusunda doktoruna danışması ve test yaptırması gerektiğini belirtiyor.

Egzoz gazı kanser yapıyor

Dizel motorlu araçların egzozlarından çıkan kurum ve zararlı maddelerin Kanser oluşumunu tetiklediği açıklandı

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bayram, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bayram, dizel motorlu araçların egzozlarından çıkan kurum ve zararlı maddelerin, hücrenin kanserleşmesini tetiklediğini bildirdi.

Prof. Dr. Bayram, dizel egzoz kurumunun sağlıklı hücrelerden ve kronik nefes darlığı gelişen hastaların akciğer dokularından elde etikleri akciğer hücre kültürlerinin çoğalma yeteneği ve ölümü üzerine olan etkileriyle ilgili çalışma yürüttüklerini söyledi.

Hava kirliliğinin tüm dünyada ciddi bir sorun olduğunu, ekonomik ve verimli olması bakımından dizel motorlu araçların kullanımının dünyada ve Türkiye'de giderek arttığını belirten Prof. Dr. Bayram, şunları kaydetti:

''Bu araçlardan çıkan duman, kurum gibi maddeler insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Amacımız, bu kurumun hücre düzeyinde ne gibi etkilere yol açtığını araştırarak bu zararı azaltmanın veya önlemenin yöntemlerini bulmak. Projemiz, Gaziantep Üniversitesi Araştırma Fonu ve TÜBİTAK tarafından destekleniyor.

Dizel motorlu araçların egzozlarından çıkan kurum ve zararlı maddelerin akciğer hücreleri üzerindeki etkilerini araştırıyoruz. Dizel motorlu araçların egzozlarından çıkan gazlar gibi hava kirleticilerin insanda nefes darlığı ve astım gibi kronik akciğer hastalıkları ile akciğer kanseri gelişiminde rol oynadığı düşünülüyor. Ancak bu etkinin altında yatan mekanizmalar yeterince bilinmiyor.''

'Prof. Dr. Bayram, bünyelerindeki hücre kültürü laboratuvarlarında hücre üretmeye başladıklarını, bu metotla üretilen hücre kültürlerini yürüttükleri çalışmalarda kullandıklarını ifade etti.

'HÜCRELER OLUMSUZ YÖNDE ETKİLENİYOR'

Prof. Dr. Hasan Bayram, araştırma sonucunda dizel egzoz atıklarının hücre yaşam süresini etkileyip etkilemediğini, ölümünü hızlandırıp hızlandırmadığını ve hücrenin kanserleşmesini tetikleyip tetiklemediğini bulmayı hedeflediklerini belirtti.

Araştırmanın sonraki aşamasında partiküllerin bu etkilerinin çeşitli ilaçlar ve bileşikler tarafından önlenip önlenmeyeceği konusunda çalışma yapacaklarını bildiren Prof. Dr. Bayram, şu bilgileri verdi:

''Elde ettiğimiz ilk sonuçlar, akciğer hücrelerinin dizel egzoz kurumundan olumsuz etkilendiğini, kronik nefes darlığı olan hastaların hücrelerinin daha hassas olduklarını gösteriyor.

Yine çalışmalarımız, dizel egzoz kurumunun hücrenin kanserleşmesi ile ilgili mekanizmaları tetiklediğini ve hücrede kanserleşmeyi başlatabildiğini göstermektedir. Bu verilerimiz ciddi bir sağlık sorunu olan akciğer kanserinin ortaya çıkmasında dizel egzoz kurumu özelinde hava kirliliğinin etkilerini göstermesi açısından önem taşıyor.''

Meme kanseri riskini düşüren yöntem

Mastektomi yönteminin, ilerleyen dönemlerde Kanser yakalanma riskini önemli ölçüde azalttığı açıklandı.

Türkiye'de son yıllarda özellikle meme kanserine yakalanma riski çok yüksek olan kadınlarda uygulanan ''mastektomi'' yöntemi, ilerleyen dönemlerde kansere yakalanma olasılığını önemli ölçüde azaltıyor.

Yöntemin uygulanmasıyla, yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski yüzde 60'ın üstünde olan bir kadında, risk yüzde 3'ün, meme başının da alınmasıyla yüzde 1'in altına iniyor.

DIŞ GÖRÜNÜŞ KORUNUYOR

Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Savaş Koçak, meme kanseri cerrahisinde memenin dış görünüşünün korunmasını imkan veren onkoplastik cerrahi yöntemlerinden biri olan ''mastektomi ve rekonstrüksiyon'' teknikleriyle, risk altındaki kadınların memelerinin alınmadan içlerinin boşaltıldığını söyledi.

Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser olduğunu belirten Koçak, ''Dünya genelinde her 8 kadından birinde, yaşamının bir döneminde meme kanseri görülmektedir'' dedi.

Meme kanserinin önlenebilen bir kanser türü olmadığına ancak erken tanı ile tedavi edilebileceğine ve yaşam süresinin uzatılabileceğine dikkati çeken Koçak, düzenli kontrollerin tümörün yayılmadan müdahale edilebilmesine olanak tanıdığını söyledi.

Koçak, meme kanseri hastalarının yüzde 75'inde nedenin belirlenemediğini, bu hastaların risk faktörü de taşımadıklarını dile getirerek, beyaz ırktan kadın olmanın en büyük risk olduğunu, genetik özellikleri nedeniyle sarı ve siyah ırktaki kadınlarda meme kanserinin daha az görüldüğünü belirtti.

Meme derisinde ya da meme ucunda çekilme, deride renk değişikliği, memede kitlenin ele gelmesinin meme kanserinin başlıca belirtileri olduğunu anlatan Koçak, ''Ailesinde meme kanseri öyküsü olan kişilerde risk yüksektir. Aylık elle yapılan muayenenin dışında hiçbir riski olmayanların senede bir, risk altındakilerin ise hekimin önerisine göre belirlenen periyotlarda kontrole gelmesi gerekmektedir. Yapısında östrojen bulundurduğu için doğum kontrol haplarını, ve menopoz sonrası hormon tedavisini de yüksek risk grubundaki kişilerin kullanması önerilmemektedir'' diye konuştu.

Koçak, meme kanserinin 1. ve 2. evrelerinin erken evre olduğunu ve bu dönemdeki hastaların çoğunun memelerinin korunarak tedavi edildiğini belirterek, ''Bazı kadınlarda risk faktörlerine bağlı olarak erken evrelerde de memeyi almak zorunlu kalabiliyoruz. Ancak bu işlemi, memenin içini boşaltıp meme kitlesini tekrar oluşturacak şekilde memeyi tamamlayarak yapıyoruz. Artık birçok kadın, memesi olmadan ameliyathaneden çıkmıyor. Bundan 5 yıl öncesinde ise meme tamamen alınıyordu'' dedi.

''Onkoplastik Meme Cerrahisi'' diye adlandırılan yöntemde, onkolojik tedaviden taviz vermeden memenin dış görünüşünün korunduğunu da vurgulayan Koçak, şunları kaydetti:

''Onkoplastik meme cerrahisi uygulamalarından biri olan risk azaltıcı mastektomi yöntemiyle, yüksek riskli hastaların kanser olması beklenmeden memesinin içi boşaltılıyor. Böylece, ilerde olabilecek riski sıfıra indiremesek de önemli ölçüde azaltıyoruz. Ailesinde meme kanseri hikayesi olan ve memesinde kanser öncüsü değişiklikler olanlarda bu yöntemi uyguluyoruz. Kişinin, her iki memesini de boşaltıyoruz. Meme içindeki tüm yağlar, süt bezi kanalları olmak üzere tümünü alıyoruz. Bu tamamen kişiyi koruma amaçlı bir uygulama. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski yüzde 60'ın üstünde olan bir kadında, bu müdahale ile risk yüzde 3'ün altına, meme başının da alınması halinde yüzde 1'in altına iniyor.''

Koçak, onkoplastik meme cerrahisinin ya kişinin kendi vücudundan alınan dokularla oluşturulduğunu ya da protez takma yöntemiyle yapıldığını belirterek, bu operasyonun kanser tedavisi üzerinde hiçbir olumsuz etkisinin bulunmadığını söyledi.

Bu uygulamaların, ''meme kanseri riski gerçekten yüksek olan kadınlar dışında, basit meme kistleri gibi zararsız ve tedavi edilmeden izlem gereken durumlarda uygulanmaması gerektiğini'' vurgulayan Koçak, meme kanseri riski gerçekten yüksek kadınlar için yapılmasının faydalı olduğunu ifade etti.

Koçak, yeniden meme yapılması ameliyatının, kanser tanısı konulan ve memeleri alınması gereken hastalarda da uygulandığını belirterek, bu girişimler estetik amaçla değil, kanser tedavisi için yapıldığından maliyetin devlet tarafından karşılandığını bildirdi.